13 Eylül 2007 Perşembe

Yine intihal artık "Hıçkırmalısınız" yeter.

Yonca Lodi, piyasadaki en iyi bayan seslerinden bir tanesi. Yorumu gayet başarılı, ama maalesef ünlü plak şirketi Sony'nin, Sertap Erener'in peşinde koşmaktan diğer sanatçılarına bakamadığı yıllarda bu plak şirketinin sanatçısı olma bahtsızlığını yaşadı. Ha şimdi ne Sertap kaldı Sony'nin elinde, ne de Sony'nin ismi. Ama bu başka bir yazı konusu, "Türkiye'deki Yabancı Şirketlerin Berbat Yönetimleri" konulu bir yazımızda kendisini etraflıca işleriz.

Ne diyorduk,Yonca Lodi... Yonca Lodi şimdi TMC'de. Ki TMC'yi, "Bir Kere Yaptık Tuttu, Hadi Yüzbin Kere Taklit Edelim" konulu bir yazı da, işleyeceğiz.Evet, konu iyice dağıldı, kısaca toparlayalım. Ne diyorduk, Yonca Lodi, iyidir, hoştur ender kaliteli isimlerden biridir, işte tam da bu yüzden bu sanatçının albümüne bari "arakçılık" pisliğini sürmeyin. Nereden çıktı diyecek olursanız, "Hıçkırmalısın", şarkısının girişine bakınız, sakın meşhur "Yunus" melodisi olmasın bu çalan. Eski Türk filmlerinin bu unutulmaz çalışmasının tempo değerleriyle oynayıp, biraz azaltarak başka bir şarkı haline getirmek bestecilik mi oluyor şimdi ? Kimse anlamaz değil mi ? Febyo Taşel, böyle işler yapacaksan git eşinin albümlerinde yap bari de Yonca Lodi'nin albümü bari lekelenmesin.

5 Eylül 2007 Çarşamba

Küçük, Mor'un Ötesi'ne Bakmıyor..

Yalçın Küçük, çalışma alanı ve farklı işler yapma arzusundan dolayı sempati beslediğim bir bilim adamıdır. Ama, kendisinin çalışmalarında "bilimsel tarafsızlık" ilkesini hiçe sayan bir görüntü çizmesi elbetteki kendisine güven duyulmasını büyük ölçüde engellemektedir. Çünkü sayın Küçük, yaptığı o meşhur Sabatayist araştırmalarında, hep kendi dünya görüşüne zıt olan isimlerin kökenlerini açıklamaktadır. Yani, Yalçın Küçük, bir kişinin Sabatayist olduğunu tespit etmişse ve o kişi Yalçın Küçük tarafından sevilen bir zat ise, bu mevzu kapanmakta ve Yalçın Küçük bu bulgusunu mezara gömmektedir. Bu durum, kendisini belli bir kesimi hedef alacak şekilde ateş eden bir tetikçi olarak niteleyenlerin eline koz vermektedir.

Burası, müzik konulu bir blog değil miydi ne oluyor demeyin.. Sabır lütfen... Bilindiği gibi Yalçın Küçük'ün en büyük destekçileri Mor ve Ötesi grubudur. Grup elemanları zaman zaman Ankara seyahtlerinde Yalçın Hoca'larını ziyaret ederler. Fikir teatisinde bulunurlar. Peki acaba bu yüzden midir ki, onomastique, isimbilim dalında uzman olan Yalçın Küçük, Mor ve Ötesi'nin solisti Harun Tekin ile alakalı bir araştırma yapmaz. Yalçın Hoca'nın sürekli altını çizdiği isimbilim, bizim İbrani kökenli olduğu iddia edilen isimlere tereddütlü yaklaşmamızı sağlamamış mıydı. Peki tam adıyla "Sami Harun Tekin"'in isimbiliimdeki yeri nedir Hocam ? Bu konuda uzak diyarlardan iz sürerek yaptığınız araştırmaları biliriz. Burnunuzun dibini görmenize engel nedir Hocam ? Yoksa Mor'un Ötesi'ne bakamıyor musunuz ?

18 Ağustos 2007 Cumartesi

Gizli Yüzler - 1 Ercüment Kanlıca

Ercüment Kanlıca ismi size pek bir şey ifade etmiyor olabilir. Haluk Levent'in söylediği Ankara şarkısının söz ve müziği ona aitti. Ankara'da program yapan Devinim grubunun da bateristiydi aynı zamanda. Haluk Levent'in çıkışında pay sahibi olan şarkılardan biri olan Ankara, yıllarca Ankara barlarında çalınıp söylenirken, albümde yer almasıyla beraber bütün Türkiye'nin tanıdığı bir şarkı oldu. Ama kaç kişi albümün kartonetine bakıp bu şarkıyı kim yaptı diye merak etti acaba. Aynı grupta (Devinim) de bir de Burak Bora vardı. Onun bir şarkısıda da Haluk Levent'in "Mektup" albümünde yer aldı. Fakat Burak Bora daha şanslı (aslında şanssız mı demeliyiz) çıktı ve Prestij ailesine iltihak ederek bir albüm çıkarma imkanı buldu. Ama devamı gelmedi. Oysaki iyi bir Nazım Hikmet yorumuydu çıkış şarkısı. Lakin Prestijle beraber o da tarihe gömüldü. Biz aslında Ercüment Kanlıca'dan bahsediyorduk değil mi ? Burak Bora'yı nispeten tanıyorsunuz zaten. Ercüment Kanlıca iki sene Doğu Akdeniz üniversitesi'ne devam etti bu arada orada radyoda program yaptı, sonrasında ne yaptı, başka şarkılar besteledi mi, hala Ankara barlarında program yapmaya devam ediyor mu, ne oldu ne bitti, bilmiyorum ? Umarım bir yorum gelir, bir bu konuda haberler uçurur bize.Benim amacım bu satırları okuyan sizlere dinlediğiniz ve sevdiğiniz şarkıların gizli kahramanlarının adlarını kulaklarınıza iliştirmektir. Ercüment Kanlıca ile başladık, devam edeceğiz. Bu arada internetten bulduğum bir Ercüment Kanlıca fotoğrafıyla yazıyı bitirelim.

http://www.emu.edu.tr/~Radyodau/webs/fotoeski.html

15 Ağustos 2007 Çarşamba

Nazan-Sezen 1.Bölüm

Albüm incelemesi yapacağız. Sözümüz söz, ama not defterimizde birikmiş o kadar
çok not varki... Bir tanesini daha anlatalım, sonra albümler gelecek.
Malumunuz, yakın zamana dek bir Sezen Aksu-Nazan Öncel çekişmesi vardı
pop dünyamızda. Şu aralar sular durulmuş gözükse de, aralarındaki çekiş-
menin sıcaklığını koruduğu aşikar.

Aslında, Nazan Öncel, Sezen Aksu tarafından çok daha önce keşfedilmiş ve
bir tehdit unsuru olarak görülmeye başlanmıştı. Kadın pop sanatçılarının
kendi başına bu ortamda var olmaları ve kendi söz ve besteleri ile bir
yerlere gelmeleri çok alışık olunan bir durum değildi. Bu onur sadece
Kraliçe Sezen Aksu'ya mahsustu. Bu ayrıcalığı yıkan ve birbiri ardına
farklı işler yaparak adından sözettiren Nazan Öncel, Sezen Aksu'nun da
dikkatini çekmişti. Hemen bildik "el koyma" taktiğini uygulamaya çalıştı.
Çünkü, biliyordu ki, Nazan Öncel'i kendi kapsama alanına alırsa, onu kontrol
etmek ve zamanı geldiğinde devreden çıkarmak kolay olacaktı. Bunun için
de Nazan Öncel'in "Sokak Kızı" albümü çalışmaları sırasında kendini bir şekilde
albümün içine kattı. Nazan Öncel, bu olayı "Bir gün Sezen geldi ve şarkıla
rımın çok güzel olduğunu ve bir kaçında vokal yapmak istediğini söyledi.
Ben de kabul ettim." sözleriyle anlatacaktı. Sezen, albüme kendini katarak
Nazan Öncel'i kendine bağlama operasyonunu uygulamaya koymuştu. Bu
operasyonun daha açık olarak nedenlerini, başarısızlığa uğrama sebeplerini
ve diğer örnekleri ikinci bölümde etraflıca anlatacağız. Şimdilik, şu
kadarını söyleyelim ki, şimdinin kanlı bıçaklıları Sezen Aksu ve Nazan
Öncel, Öncel'in Sokak Kızı albümünde beraber şarkı söylemişlerdi. Yaa,
dünya neler oluyor ve daha neler olacak kimbilir...

14 Ağustos 2007 Salı

Efuli ....

Aslında çok önceleri olmuş bir olaydı ama malum internet yoktu o zamanlar dost sohbetinden öteye  geçemiyorduk. Buraya yazalım dedik.

Volkan Konak malum ilk çıkışını "Efulim" isimli şarkıyla yapmıştı. Daha sonra Ercan Saatçi aynı bestenin üstüne farklı sözler yazmış ve "Haydi Şimdi Bütün Eller Havaya" şarkısı ortayaçıkmıştı.  Volkan Konak'ın tepkisi sert olmuştu. Mealen "Böyle bir Karadeniz 
ezgisinin üstüne bu kadar kişiliksiz sözlerin yazılmasını" protesto etmişti. Böylelikle pop kültürün 
karşısında bir sanatçı duruşu sergilemişti ve biz de alkışlamıştık bu duruşunu.  Meğer Ercan Saatçi'nin, bu şarkıyla pop kültür pastasından kalınca bir dilimi gövdeye indirmesine karşı bir haset tepkisi imiş bu.  Ben o beste ile bir kazandım, o on kazandı tepkisiymiş.Sonradan anladık zira, Doğan Müzik şirketi kurulup da başına Ercan Saatçi geçtiğinde  DMC'ye koşa koşa gidenler arasında en önde  Volkan Konak  vardı.  Karadeniz'in hırçın, mert  delikanlısı demişti ki;

Daha ünlü olma namına ! Teslim olun ! "Haydi Şimdi Bütün Eller Havaya" !

Volkan Konak amacına, zirveye ulaştı mı yorum sizin, ama bilinen şu ki, şu an bulunduğu yerde 
kukumboli yetişmiyor.

 

Konu: Türk Pop Müziği İlk Ders:İntihal

Konumuz Türkçe albümler olacağı için ve Türk Pop Starlarını işleyeceğimiz için, bu yıldızlarımızın en çok ilgilendikleri konuyla başlayalım istedim.

Bu konuda daha ilk yazıdan size bir ev ödevi, Burak Kut'un en son eseri, Komple Komple Tikiyiz mealindeki parçanın nakaratındaki melodiyi kulağınıza işleyin, sonra Antonio Banderas'ın Los Lobos'la beraber söylediği unutulmaz Desperado film müziği, El Mariachi'yi dinleyin. Özellikle şarkının ortasındaki gitar solosuna dikkat edin. Çok kasmanıza gerek kalmayacak, gitarın Komple Komple Komple tikiyiz diye haykırdığını duyacaksınız.

Özetle, şarkının bestecisi veya aranjörü veya her ikisi birden El Mariachi'yi dinlerlerken birden kafalarında bir şimşek çakmış. "Evet ya demişler, neden bu kısa melodiyi ana tema alarak buradan bir şarkı çıkartmıyoruz" Böylelikle ortaya Meksika'nın Aşık geleneğinden İstanbul'un tikilerine uzanan bir yol çıkmış. Bize de olayı tespit edip "intihal" geleneğimize yeni halkaların eklenmesini seyretmek düşmüş.